logo

6278 Sayılı Kanun ile İflasın Ertelenmesinde Yapılan Yasal Değişiklikler

 

İİK m.179’daki değişiklikler;

Borca batıklık durumunun tespiti açısından “işletmenin devamlılığı esasına göre düzenlenen bilanço yöntemi”nin mi, yoksa “aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen bilanço yöntemi”ninmi uygulanacağı uygulamada tereddüt yaratmaktaydı. Kanun koyucu yeni yasal düzenleme ile bu konudaki tereddütleri gidermiş ve iflasın ertelenmesi davalarında borca batıklığın tespiti bakımından, “aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen bilanço yöntemi”nin uygulanacağını belirtmiştir.

Amortismanlar gibi aslında parasal bir değer ifade etmeyen ve hatta negatif karakterli olduğu halde bilançoda aktif olarak gösterilen hesap kalemleri bakımından uygulamada yarattığı tereddütler nedeniyle maddedeki “borçların aktiften fazla olması” ifadesi “borca batıklık” olarak değiştirilmiştir.

İflasın ertelenmesi davalarındaki yetkili mahkeme, işletmenin son bir yıldan uzun süre ile şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olarak değiştirilmiştir. Böylelikle, erteleme talebinden kısa bir süre önce merkez nakli yapılarak yetkili mahkemenin oluşturulması yönündeki kötü niyetli girişimlerin önüne geçilmiş bulunulmaktadır.

Yargıtay kararları ile kabul edilen iyileştirme projelerinin, “yeni nakit kaynak konulması dahil nesnel ve gerçek kaynaklar ve önlemleri içermesi” koşulu yasa maddesi haline getirilmiştir.

Afaki iyileştirme projelerinin önüne geçmek için, iyileştirme projesinde erteleme süresince oluşacak işletme giderleri ve çalışma sermayesinin nasıl karşılanacağının gösterilme koşulu getirilmiştir.

Borca batıklığın tespiti konusunda “aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen bilanço yöntemi”ne göre bir ara bilanço sunulması koşulunu getiren kanun koyucu, iyileştirme projesinin inandırıcılığı bakımından da “işletmenin devamlılığı esasına göre düzenlenen bilanço yöntemi”ne göre düzenlenmiş bir ara bilançonun ibrazını zorunlu kılmıştır.

İflasın ertelenmesi davasıyla birlikte veya en geç mahkeme tarafından verilecek iki haftalık kesin süre içinde mahkemeye;

-alacaklıların isim ve adresleri ile alacak tutarlarına ilişkin listenin,

-faaliyet gösterilen sektörün özelliklerine göre ham madde, yarı mamul ve mamul madde stoklarının miktar, tutar ve bekleme sürelerine ilişkin listenin,

-vergi dairesine sunulmuş en son bilanço ve gelir tablosunun,

-şirket veya kooperatifin ticaret sicil tasdiknamesinin

-ödeme sürelerini gösterir listenin,

sunulması zorunluluğu getirilmiştir.

İflasın ertelenmesinden yararlanmış olan bir şirketin erteleme süresinin bitiminden itibaren 1 yıl geçmedikçe yeniden iflasın ertelenmesi talebinde bulunamayacağı kararlaştırılmıştır.

İİK m.179/a’daki değişiklikler;

Kayyıma (ister denetim kayyımı olsun ister yönetim kayyımı olsun) envanter işlemlerini başlatma ve yürütme görevi verilmiştir.

İflasın ertelenmesi davasına müdahalenin sadece “erteleme şartlarının bulunmadığı” ve “talebin reddi” gerekçesiyle olabileceği belirtilmiştir. Böylelikle, erteleme talebine destek vermek amacıyla davaya müdahale talebinde bulunma mümkün olamayacaktır. Bununla birlikte, erteleme talebine destek veren alacaklının her zaman için haricen şirket ile yapılandırma anlaşması yapması ve bu durumu kayyım aracılığıyla mahkemeye yansıtabilmesi mümkün bulunmaktadır.

İİK.nun 181.maddesinde, 158 veya 173.maddeye atıf bulunmadığından, iflasın ertelenmesi davalarında dava sonuna kadar müdahil olabilmek mümkün bulunmaktaydı. Yeni yasal düzenlemede ise müdahale talebinin ancak iflasın ertelenmesi davasının açıldığına ilişkin ilan tarihinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde yapılabileceği belirtilmiştir. Böylelikle, iflasın ertelenmesi başvurularının İİK.nun 166.maddesinin ikinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine göre yapılacak ilanının (yurt çapında dağıtımı yapılan trajı 50.000 üzerinde olan gazetelerden biri ve ticaret sicil gazetesi vasıtasıyla)  takibi çok önemli bir hale gelmiştir.

Yargıtay kararları ile kabul edilen, erteleme süresinin mahkemece nihai karar verildiği tarihten itibaren değil, ihtiyati tedbir kararı verildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı hususu yasal düzenleme haline getirilmiştir.

Yargıtay kararlarında, iflasın ertelenmesi davasına ve bu davada verilen ihtiyati tedbir kararına rağmen ihtiyati haciz kararı verilebileceği ve uygulanabileceği kabul edilmekteydi. Yeni yasal düzenlemede iflasın ertelenmesi davasında mahkemece ihtiyati tedbir kararı verildiğinde, artık ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarının uygulanmayacağı belirtilmiştir.Yasada açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, şirketin malvarlığının korunmasıyla ilgili olmayan konularda verilecek ihtiyati tedbir kararlarının infaz edilebileceği değerlendirilmektedir.

İhtiyati tedbir taleplerinin reddi kararlarına ve ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü halinde aynı mahkemeye yapılacak itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilecektir.

Bir kayyımın en fazla 3 dosyada kayyım olarak görev yapabilmesi ve atanan kayyımların mahkemenin bağlı bulunduğu adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonuna bildirilmesi kabul edilmiştir.

Kayyımların sorumluluğun iflas idare memurlarının sorumluluğu gibi olacağı kabul edilmiş ve İİK.nun 227.maddesinin 4 ve 5.fıkralarına atıfta bulunulmuştur.

İflasın ertelenmesi davası yargılaması sırasında ancak bir kez revize iyileştirme projesi verilebileceği kabul edilmiştir.

İflasın ertelenmesi kararı için aranan “borca batık olma” ve “iyileştirme projesinin inandırıcı olması” temel koşullarına, TMK.nun 2.maddesinde belirtilen dürüstlük kuralının adeta özel bir görünüşü şeklinde  “iflas ertelemeye layık olma” şeklinde üçüncü bir koşul daha eklenmiştir. Böylelikle yasal koşulları bulunsa bile kötü niyetli bir takım işlemlere girişmiş olan şirketlere karşı erteleme yolunun önü kapanmak istenmiştir.

İİK m.179/b’deki değişiklikler;

İhtiyati tedbir kararlarından sonra olduğu gibi erteleme kararlarından sonra da şirket hakkında verilmiş olan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının uygulanmayacağı belirtilmiştir. Yasada açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, şirketin malvarlığının korunmasıyla ilgili olmayan konularda verilecek ihtiyati tedbir kararlarının infaz edilebileceği değerlendirilmektedir.

Erteleme süresinin azami 1 yıl olabileceği ve ancak 1 yıl daha uzatılabileceği kabul edilmiştir. Böylelikle, eski kanunda azami 5 yıl olabilen erteleme süresi, 2 yıl olarak değiştirilmiştir. Ancak uzatma talebi hakkında karar verilebilmesi için erteleme kararının kesinleşmesi bekletici sorun yapılacak ve böylelikle kimi durumlarda 2 yıl üzerinde koruma sağlanması mümkün olabilecektir. Uzatma yargılama sırasında ancak bir kez revize iyileştirme projesi verilebilecektir.

Mevcut yasada sadece erteleme talepleri ilan edilmektedir. Yeni düzenlemede ise erteleme talepleri ile birlikte erteleme kararlarının hüküm fıkralarının da ilan edileceği belirtilmiştir.

Mevcut Yasa’nın 179/b maddesinin 5.fıkrasında “iflasın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkemenin şirketin veya kooperatifin iflasına karar verileceği” şeklindeki düzenleme, iflasın ertelenmesi talebinin kabul edilmediği her durumda sanki iflas kararı verilmesi gerekiyormuş gibi algılanmaktaydı. Yeni yasada bu ifade düzeltilmiş ve “Mahkeme, projeyi ciddi ve inandırıcı bulur ve şirket veya kooperatifi iflas ertelemeye layık görürse iflasın ertelenmesine, şirket veya kooperatifin borca batık olmadığını tespit ederse erteleme talebi ile iflas davasının reddine, aksi takdirde şirketin iflasına karar verir.” denilmiştir.

Kanuna yeni eklenen İİK m.179/c hükmü;

Mevcut yasal düzenlemede iflasın ertelenmesi davalarında verilecek olan kararlar ile ilgili olarak hangi sürede temyiz yoluna başvurulacağı konusunda özel bir düzenleme yer almamakta, iflas davaları ile ilgili 164.maddeye atıfta bulunulmaktaydı. (m.181) İİK.nun 164.maddesi ise kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceğini belirtmekteydi. Yeni yasal düzenlemede ise erteleme talep eden kişiler bakımından bu kural korunmuş olmakla birlikte, diğer ilgililer bakımından (örneğin müdahiller) ilandan itibaren 10 günlük bir süre öngörülmüştür. Bununla birlikte, herhangi bir hak kaybına uğranılmaması için, iflasın ertelenmesi davalarına yasal süresi içinde müdahil olunduğu ve gerekçeli kararın tarafımıza da tebliğ edildiği durumlarda, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde ilgili yasal müracaatın yapılmasının tedbirli bir davranış olacağı düşünülmektedir. İflasın ertelenmesi davasına yasal süresi içinde müdahale edilmeyen durumlarda ise davada verilen kararın ilanından itibaren 10 günlük süre içinde yine de ilgili yasal yollara başvurulabileceği değerlendirilmektedir.

Erteleme kararının Yargıtay tarafından bozulmasının ihtiyati tedbir kararını kendiliğinden ortadan kaldırmayacağı, ancak mahkemenin bozmanın kapsamına göre yeni bir karar vermesi gerektiği yönündeki içtihatlar yasa hükmü haline getirilmiştir. Ancak, öncelikle istinaf yolu söz konusu olacağından madde metni “Bölge adliye mahkemesince iflasın ertelenmesi kararının kaldırılması veya bölge adliye mahkemesi tarafından verilen iflasın ertelenmesi kararının Yargıtay tarafından bozulması halinde, borçlunun malvarlığı üzerindeki tedbirler devam eder. Mahkeme davanın seyrine göre bu tedbirleri değiştirmeye veya kaldırmaya yetkilidir.” şeklinde ifade edilmiştir.

 

Yürürlük Maddesi:

İİK.na eklenen Geçici 12.maddeyle;

Yapılan tüm bu değişikliklerin değişikliğin  yürürlüğe girdiği 09.08.2016 tarihinden sonra açılacak iflasın ertelenmesi davalarına uygulanacağı belirtilmiştir. Bu nedenle, 09.08.2016 tarihinden önce açılmış olan iflasın ertelenmesi davalarına eski kanun hükümleri uygulanmaya devam edilecektir.

İlgili maddede açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten önce verilmiş olan bir erteleme kararı hakkında, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra uzatma talebinde bulunulması halinde, bu taleplerin de eski yasal düzenlemelere tabi olacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca, erteleme kararı eski kanun zamanında verilmiş ise uzatma talebi yeni kanun zamanında yapılmış olsa dahi eski kanuna ilişkin kanun yolları geçerli olacaktır.

Öte yandan, mevcut davalarda görev yapmakta olan kayyımlar adalet komisyonu başkanlıklarına bildirilecekler ve üçten fazla dosyada görev yapmakta olan kayyımlara yeni görev verilmeyecektir.